Sıra neye gelecek bakalım?

Bu vatan O'nunla varoldu, O'nunla yaşayacak...


Cevapla
Kullanıcı avatarı
Cho®dSolo
Administrator
Administrator
Mesajlar: 3804
Kayıt: 07 Oca 2012, 01:00
DAW: Cubase Elements 8, StudioOne 3.0
Şehir: Düzce
Has thanked: 108 time
Been thanked: 34 time
İletişim:

Sıra neye gelecek bakalım?

Mesaj gönderen Cho®dSolo »

[align=center]ÖĞRENCİ ANDI[/align] TARİHÇE: Türkiye'deki ilkokullarda her sabah öğrencilere söylettirilen and, ilk olarak eski Milli Eğitim bakanı Reşit Galip tarafından yazıldı. 1932 yılında bakanlık görevine gelen Reşit Galip, 23 Nisan sabahı çocuklarıyla bayramlaşması sırasında aklına gelen fikri Afet İnan'a anlatıyor. Afet İnan anılarında şöyle yazıyor: "1933 yılının 23 Nisan Çocuk Bayramı idi. Reşit Galip, heyecanla Çankaya köşküne geldiği vakit, Atatürk'ün yanında bana bir kâğıt uzattı ve şunları anlatmaya başladı. 'Sabahleyin ilk bayramlaşmayı kızlarımla yaptım. Onlara bir şeyler söylemek istediğim vakit, bir and meydana çıktı. İşte Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı' dedi. Bu sözler, Türk çocukları tarafından o yıldan beri tekrarlanmaktadır. Vatanperver Dr. Reşit Galip, evvelâ bir baba olarak bu hisleri duymuş; sonra da Millî Eğitim Bakanı olarak okul çocuklarına bu andı içirmişti:"

[align=center][TABLE=width: 58%]
[TR]
[TD=bgcolor: #F0F0F0][align=left]ÖĞRENCİ ANDI (1933)
Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Yasam; küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak,
yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
[/align][/TD]
[/TR]
[/TABLE]
[/align]

Talim Terbiye Kurulunun bu kararına göre, öğrencilerin her gün tekrar edeceği "Öğrenci Andı" ile ilgili olarak Millî Eğitim Bakanlığı, 18 Mayıs 1933 tarih ve 1749/42 sayılı genelgeyi yayımlamıştır. "Öğrenci Andı"nın amacı ve söylenirken nelere dikkat edilmesi gerektiği bu genelgede açıklanmıştır. Bu genelge sayfanın en altında yer almaktadır.
And, 1972 yılında değiştirildi. 29 Ağustos 1972 tarih ve 14291 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ilkokullar yönetmeliğinin 78. Maddesindeandda yer alan "budunumu" kelimesi "milletimi" olarak değiştirilirken "Türküm, doğruyum, çalışkanım" diye başlayan cümle ile sonra yer alan "Ne mutlu Türküm diyene" cümlesi eklendi:

[align=center][TABLE=width: 58%]
[TR]
[TD=bgcolor: #F0F0F0][align=left]ÖĞRENCİ ANDI (1972)
Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Yasam;
küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak,
yurdumu, milletimi, canımdan çok sevmektir.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk; açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
[/align][/TD]
[/TR]
[/TABLE]
[/align]

And, 1997 yılında ikinci defa değiştirildi. "Öğrenci Andı"nın günümüzde söylenmekte olan metni, Millî Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisinin Ekim 1997 tarih 2481 sayısında yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 10. Maddesiyle belirlenmiştir. Bu maddeye göre ilköğretim okulunda öğrenciler, her gün dersler başlamadan önce öğretmenlerin gözetiminde topluca aşağıdaki "Öğrenci Andı"nı söylüyorlar:

[align=center][TABLE=width: 58%]
[TR]
[TD=bgcolor: #F0F0F0][align=left]ÖĞRENCİ ANDI (1997)
Türküm, doğruyum, çalışkanım.
İlkem; küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak,
yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, hiç durmadan yürüyeceğime and içerim.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!
[/align][/TD]
[/TR]
[/TABLE]
[align=left][/align][/align]


[/HR]

[align=center][CENTER]ÖĞRENCİLERİN HER GÜN TEKRAR EDECEĞİ "AND"(Günümüz Türkçesine Uyarlanmış Şekli)[/align][/CENTER]18.5.1933Sayı: 1749/42

İlkokullarda her sınıfta her gün ilk derse girildiği zaman çocukların hep birlikte "Türküm, doğruyum, çalışkanım, yasam küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, budunumu (milletimi) özümden çok sevmektir. Ülküm yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun." and'ını söylemelerinin kural kabul edilmesi uygun görülmüştür.

1. Her öğretmen bu and'ı bulunduğu sınıfta tahtaya yazacak ve öğrencilerin defterlerine yazdıracaktır. Öğrencilerin bu and'ı doğru olarak defterine geçirdikleri kontrol edilecektir.
2. Öğretmen and'ı, ifade ettiği fikirleri, birer birer çocukların zihin seviyelerine uygun şekilde canlı ve cazip bir dille anlatacak, çocukların and'ın anlamını iyice kavramalarına dikkat edecek, andda çocukların anlamadığı hiçbir nokta kalmamasına önem verecektir. And'da geçen (Türklük, doğruluk, çalışkanlık, yasa, küçükleri korumak, büyükleri saymak, yurdu, budunu (milletini) özünden çok sevmek, ülkü, yükselmek, ileri gitmek, varlığımızın Türk varlığına armağan olması) gibi ifade ve fikirleri çocukların iyice anlamalarına çalışacaktır.
3. Öğretmen öğrencinin bu fikirleri ve ifadeleri iyice anlayıp anlamadıklarını emin olmak üzere, her ifade ve fikir hakkında çocuklara çeşitli sorular sorarak, bu ifadeleri yerli yerinde kullanıp kullanmadıklarını anlamak için öğrenciye cümleler kurduracaktır.
4. Çocukların bu andı anlamadan değil, ifade etmek istediği düşünce ve duyguların iyice anlamlarını kavrayarak, onları bütün benlikleriyle duyarak ve candan benimseyerek söylemelerine dikkat olunacaktır.
5. Öğrenciye bu and ayakta ve hep birden söyletilecek, öğretmende öğrencilerin karşısında ayakta durarak onlarla birlikte söyleyecektir.
6. Bu andı söylerken öğrencinin saygısız bir durum almamasına, dürüst ve ciddî durmasına öğretmen dikkat edecektir.

7. Çocuklar, candan duydukları ve zaman geçtikçe anlamını daha derin bir biçimde anlayacakları asil ve yüksek duygular ifade eden bu andı sevinç ve yüksek arzu ve ilgiyle tekrar ederken millî bir görevi yaptıklarının bilincinde olmalıdır.

Bütün Türk çocuklarının, vicdanlarında yaşatmalarını önemli gördüğüm bu inancı, öğrencilerin yalnız dilinde bırakmayarak hayatlarının her evresinde izlenmesi gerekli bir hayat kuralı olarak kabul etmeleri için bütün meslektaşlarımın ellerinden gelen çabayı göstereceklerine inandığımı bildirir, başarılar dilerim.
[align=right]Milli Eğitim Bakanı Arşivi[/align]


[/HR][align=right]KAYNAKLAR
Afet İnan, Atatürk Hakkında Hâtıralar ve Belgeler, sayfa 213, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1981.
Başbakanlık, İlkokullar Yönetmeliği 29.8.1972 tarih 14291 sayılı Resmi Gazete
Cavit Binbaşıoğlu, Dr. Reşit Galip'in Millî Eğitim Bakanlığı'ndaki Hizmetleri... Çağdaş Eğitim Dergisi sayı 250, Ankara 1999.
Millî Eğitim Bakanlığı, İlkokullar Yönetmeliği, Tebliğler Dergisi Ekim 1972, sayı 2481.
Hüseyin Hüsnü Tekışık, İlkokullar Yönetmeliği ve Mevzuatı, sayfa 85-86, Rehber Yayınları, Ayyıldız Matbaası, Ankara 1968.[/align]

Kullanıcı avatarı
Cho®dSolo
Administrator
Administrator
Mesajlar: 3804
Kayıt: 07 Oca 2012, 01:00
DAW: Cubase Elements 8, StudioOne 3.0
Şehir: Düzce
Has thanked: 108 time
Been thanked: 34 time
İletişim:

Sıra neye gelecek bakalım?

Mesaj gönderen Cho®dSolo »

Çocukken sabahları bazen titreye titreye söylerdik...
Her seferinde kendimi Atatürk'ün karşısında gibi hisseder, heyecanlanırdım.Derse çalışmadan geldiğimde sabahleyin bu andı hatırlar ve mahçup olurdum...
Her ne kadar birilerinin şimdilerde zoruna gidip kaldırdıysa da ben sana hergün bu andı tekrar etmekten çok mutluydum ATAM...
Ben andıma sadık kalmaya devam ediyorum lakin tıpkı nutkunda dediğin gibi;

" Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler."Ch.

DreamSongs
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1220
Kayıt: 07 Oca 2012, 23:27

Sıra neye gelecek bakalım?

Mesaj gönderen DreamSongs »

Arkadaşlar Yılmaz Özdil üstadın "Beraber Yürüdük Biz Bu Yıllarda" adlı kitabını okumadıysanız ısrarla, ivedilikle okumanızı tavsiye ederim.

son 11 yılın başlangıcı ve bu günlerde geldiğimiz durum açık seçik ortada. Kanıtlarıyla, belgeleriyle, hafızalarımızdaki yeriyle...

Tespitler, ortaya konan yorumlar "işte budur" dedirtecek cinsten.

Ayrıca her zamanki gibi Özdil üstadın müthiş k€yifli mizahi yaklaşımı ağızlarda ayrı bir tat bırakıyor.

Beraber Yürüdük Biz Bu Yıllarda

Son 10 yılda yaşadığımız her şey

"Beş gazetenin arşivinden 460 bin sayfa taradım. Sırf arşiv taraması 1.5 senemi aldı. İsim Şehir Hayvan ve İsim Şehir Bitki gibi köşe yazılarımdan derleme değil... Sıfırdan yazıldı. 3 Kasım 2002de başlıyor. Bugüne kadar geliyor. Çıraklık, kalfalık, ustalık diye üç bölümden oluşuyor."
Yılmaz Özdil, Hürriyet, 30 Temmuz 2013

Bir tablo hayal edin.
Sanat eseri.
Miras. Size ait.
Tuvali, Türkiye coğrafyası.
Boyası, şehit kanı, alın teri.
Her sabah uyanıyorsunuz.
Gururla seyrediyorsunuz.
Ama, birileri her sabah sizden önce uyanıp o tablonun başına geçiyor
ve orasına burasına minik minik fırça darbeleri atıyor.
Her sabah bir minik fırça darbesi.
Usta işi.
Küçük küçük değişiyor tablo.
Aniden değil.
Milim milim.
Alıştıra alıştıra.
Yedire yedire.
Aradan yıllar geçiyor.
Tablo, o tablo olmaktan çıkmış!
Komple değişmiş.
Dedim ya, kanıksamışsınız.
Bakıyorsunuz bakıyorsunuz...
Tablo, hâlâ aynı tablo zannediyorsunuz.
Peki ne yapılabilir?
Fark, nasıl fark edilebilir?
Orijinalin aslında ne kadar değiştiği...
Ne hale getirildiği...
İlk bakışta nasıl anlaşılabilir?
Tek çare var. Kıyas.
Tablonun ilk haliyle...
Son halini yan yana koymalı.

[align=center][SIGPIC][/SIGPIC][/align]

Kullanıcı avatarı
Cho®dSolo
Administrator
Administrator
Mesajlar: 3804
Kayıt: 07 Oca 2012, 01:00
DAW: Cubase Elements 8, StudioOne 3.0
Şehir: Düzce
Has thanked: 108 time
Been thanked: 34 time
İletişim:

Sıra neye gelecek bakalım?

Mesaj gönderen Cho®dSolo »

enym
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1091
Kayıt: 07 Oca 2012, 10:55
İletişim:

Sıra neye gelecek bakalım?

Mesaj gönderen enym »

Arkadaşlar, bu konudaki tüm mesajları okudum, izledim..
ben 1954 doğumluyum, annemin öğretmen olması ve beni de yanında götürmesi nedeni ile 5 yaşındayken ilk okula kayıtsız olarak giderdim ve 2 sene 1. sınıfların derslerine girerdim. Hayatımda ilk ezberlediğim şey andımız olmuştu.. Sabahları okurken esas duruşta heyecan içinde , bir Türk olmakta gurur duyarak, aşırı bir motivasyonla güne başlardım..
Andımızdaki Türküm, doğruyum, çalışkanım çıkarımları bana ne kadar mükemmel bir ülkede yaşadığımı, insanlarımın doğru ve çalışkan olduklarını ifade eder, benim de doğru ve çalışkan olmam gerektiği mesajını verirdi..
Ondan sonra eğitimim boyunca ülkemin yem yeşil cennet bir ülke olduğunu, dünyada gıda olarak kendi kendisine yeten tek ülke olduğunu öğrendik, bunlar da gurur vericiydi.. Çanakkale zaferlerimizi, Kurtuluş Savaşımızı, tabii ki Atatürk ü öğrendik, hayran olduk, o günlerde canları pahasına bize bu güzel üli hazırlayanları rahmetle ve minnetle andık..
Aradan zaman geçti, ilk olarak ülkemizin yem yeşil değil, hatta çorak bir ülke olduğunu fark ettik, sonra etrafımızda bir sürü doğru olmayan adamlar fark ettik, sonra da bir baktık ki Türk'üm diyemeyen insanlar var bu ülkede.. Daha da sonraları gıda ithalatı yapan bir ülke olduk.. Ama hala Atatürk ve Kurtuluş savaşımızın hatıraları ve gururu ile yaşayabiliyorduk. Bunlar bile yetiyordu bize, gururlu ve mağrur olabilmek için..
Ama üli yönetenler kesinlikle ülkenin kültür düzeyinin gelişmemesini, ülkenin doğusu ile batısının birbirine denk olmaması için gayret göstermeyi kendilerine görev edinmişlerdi.. Hepsi, ama hepsi, ül***i yönetebilmek için en kolay yöntem olan dini istismarı seçiyorlardı.. Ülke sağ-sol ; Türk-kürt; laz-çerkez; Alevi-sünni;laik-antilaik hatta FB-GS; aşağı mahalle-yukarı mahalle gibi ayrımlarla bölünmeye başlamıştı, toplumun türlü kesimleri bu ayrımı körükleyenler yüzünden birbirine düşman haline gelmişti..
Sonuçta ne yapacağını açıkça baştan açıklamış olan ve bu hareketinin tohumlarını 1974-1976 seneleri arasında atmış olan bir görüş toplumun mevcut seçim yasamızın kabiliyeti ile yarısının oyunu aldı ve iktidara geldi..
Hala ezbere bildiğimiz Andımızdaki vurguların hepsi yavaş yavaş pasifize edildi ve sonunda andımız hepten kaldırıldı.. Bilgisayar klavyemizde bulunan ama dokunmamız kanunen(!) yasak olan harfleri artık kullanabileceğimiz ise demokratik bir gelişme olarak önümüze kondu.
Sonuçta benim 1959 da ezberlemiş olduğum Andımız dan ortada eser kalmadı.. Peki sorarım size, nerde hata yaptık ?
Ben hatamızı insanlarımıza bir şeyleri öğretmek değil de ezberletmek istemekte hata yaptık..diye kendimi yargılıyorum..

okidoz
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1787
Kayıt: 07 Oca 2012, 20:24
Has thanked: 6 time
Been thanked: 7 time
İletişim:

Sıra neye gelecek bakalım?

Mesaj gönderen okidoz »

Bu aralar sizlere katılamıyorum, sadece bir terslik varmı diye göz atabiliyorum siteye, çok yoğunum, uykuya hasret bir haldeyim o derece.Ama bu konuya yazmadan edemeyecektim, haliyle yazılanları da okudum, öncelikle ağzınıza sağlık, yazayım diyeceğim her şeyi yazmışsınız zaten.
Önemli bir değeri alıyorlar elimizden.Bende sizlerle aynı fikirdeyim, sabahları belki titrer belki ıslanırdık ama andın önemini bilir ve yaşardık, bana çok farklı güzel hisleri yaşatırdı o anlar.Bir milletin buna ihtiyacı vardır, böyle bir duyguyla yaşken yoğurulması ve bu bilincin aşılanması lazım.Biz neyidüğü belirsinz sonradan kurulma bir ülke-millet değiliz, bu milliyetçilik, binlerce yıllık geçmişimizdendir.Bunu dillendirmenin, böyle bir gururu yaşlamanın ne gibi bir sakıncası olabilir ki andımız kaldırılıyor?
Değerli dostlarım görüşlerinizi bildiğimden rahatça söyleyebiliyorum; bunlar gerçekten ateşle oynuyorlar, ve inanın çatırdamalar var, daha bugün Teyyo sevdalısı olduğunu bildiğim biri bu konuyu bana açtı; ve dedi ki bunlar ne yaptığını bilmiyor, asla bir daha oy vermeyeceğini dedi.Çevremde böyle söyleyen çok kişi görüyorum öncesinde akp' ci olan, tabi geneli bilemem ama bana sonları kötü olacak gibi geliyor ve çok uzak bir zamanda da değil.Umarım TÜRKİYEM için en hayırlısı olur!

[align=center]Müzik[/align]

DreamSongs
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1220
Kayıt: 07 Oca 2012, 23:27

Sıra neye gelecek bakalım?

Mesaj gönderen DreamSongs »

Ertan abi ben ortaokul ve lise yıllarımı tam olarak 12 Eylül sonrası ortamının tam göbeğinde geçirdim.

Müzik dersinde Atatürk konulu kompozisyon "yazdırırlardı".

Resim derslerinde her hafta Atatürk ile ilgili (Atatürk'ün Ankara'ya geliş, Sivas Kongresi, Şapka Devrimi v.s.) resimler "yaptırırlardı"

Ben ise ağaç böcek resmi çizmek istiyordum. Müzik derslerinde "müzik" yapmak istiyordum.

Tamam yanlıştı bu yanlışı eğitmenlerimiz de biliyordu tabiki onlarda emir kuluydular yapacak birşeyleri yoktu.

Lakin ; Bu yanlış uygulamalar "gerçekleri" değiştirmiyordu.

Bir kere bize bu dayatılan "Atatürk" konusu, yaşasaydı eminim Atamızın da hiç hoşuna gitmezdi... Ama bu dediğim gibi Atatürk'ün büyüklüğünü, mevcut sistemler içerisinde en iyi yönetim şeklinin Laik Cumhuriyet olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

"Hamile kadının yeri sokak değildir evidir" diye İslam adına hüküm veren biri İslam dinine ait bir doktrin ortaya koyabilir mi?

İslam dini ne diyor "Mutlu ve huzurlu yaşamak istiyorsan şunları yapmalısın, şunları yapmamalısın"

Bizler yatağın sol tarafından kalkmayı "günah" olarak bilen bir ülk€yiz. Yahu uyku sersemi (solak değilsen) güçsüz olan, ikincil ayağın olan sol ayakla ayağa kalkarken düşüp beynini dağıtırsan sorumluluk kabul etmem demiş İslam, başka bir şey dememişki...

Böyle düşünen bir topluma Sivas'ta diri diri adam da yaktırırsın, nette canlı yayınla adam da boğazlatırsın... Daha ötesini siz anlayın...

En son DreamSongs tarafından 03 Eki 2013, 21:30 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

[align=center][SIGPIC][/SIGPIC][/align]

ilhan57fb
Moderator
Moderator
Mesajlar: 29
Kayıt: 17 Nis 2012, 23:03

Sıra neye gelecek bakalım?

Mesaj gönderen ilhan57fb »

kısaca öz olarak ATATÜRKÜN türkiyesini lagv etmek istiyorlar çünkü lozanda alamadıkalrını bir şekilde almak istiyorlar

Tanerongunyzb
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1061
Kayıt: 07 Oca 2012, 14:04
Has thanked: 8 time
Been thanked: 19 time

Sıra neye gelecek bakalım?

Mesaj gönderen Tanerongunyzb »

Güneş battığı vakit küçük yıldızlar parıldar. ( R. Soutbwell ) Söylediğiniz herşeye katılıyorum dostlarım.

Bestematik
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 2713
Kayıt: 26 Oca 2014, 10:14
İletişim:

Sıra neye gelecek bakalım?

Mesaj gönderen Bestematik »

Ben hala 5 yaşındaki kızıma her fırsat bulduğumda andımızı okutuyorum..En eski haliyle..Ben kızıma asla Atatürk'ü unutturmayacağım..Her daim annesi ile beraber ona Atatürk ü ve yaptıklarını anlayabileceği şekilde anlatıyoruz. Bizler Atamıza olan borcumuzu ödeyemedik henüz ve hiç bir zamanda ödeyemeyeceğiz..Ama çocuklarımıza vereceğimiz Atatürk sevgisi ile onu hiçbir zaman unutturmayayı başarabiliriz..

İmac İ5 - Apogee Duet 2 - Dynaudio BM5A - SE X1 - Audio Technica ATH-M50 - M-Audio K.eystaion 61 - Yazılımlar : Cubase Pro 8 - Eiosis Air EQ - Dell 23 Ips
esreverdaer
Moderator
Moderator
Mesajlar: 315
Kayıt: 09 Oca 2012, 03:38

Sıra neye gelecek bakalım?

Mesaj gönderen esreverdaer »

Arkadaslar bu konuda sayfa sayfa yazilar yazilabilir. Yazi degil fasikullerce kitap yazilir bizim toplumumuzun acayipliklerinden. Andimiz konusunda yasananlar buz daginin ucu sadece. Bu andimiz konusu uzerinden bizim bir millet olarak ne oldugumuz ve ne olmadigimiz hakkinda kafamdakileri yazmak istiyorum. Sadece satirbaslari ile. Cunku dedigim gibi bir yazida anlatilabilecek bir sey degil.

Turkler duygusal insanlardir. Iclerinde insancillik ve merhamet vardir. Bu bir genel karakteristik ozellik ve bir cok toplumsal davranisimizin da temelinde yatiyor. Bu birinci parametre.

Bir diger parametre ise ummetci bir gelenekten gelmemiz. Bu ummetciligin koku Turklerin Talas savasindan sonra Araplasmasina ve Muslumanlasmasina dayaniyor.

Osmanli donemi sona erdikten sonra Ataturk muthis bir atilimla gercekten de zamaninin cok otesinde devrimler yaparak bizi ummetcilikten kurtarip aklini kullanarak ilerleyebilen bir ulusa donusturmek istemistir. Bunu maalesef basaramamistir. Ama basarisiz oldu demek de haksizlik olur cunku bugun burada bu satirlar yaziliyor, insanlar fikirlerini bu yonde ifade edebiliyorsa Ataturk hedeflerine kismen ulasmis demektir. Keske omru daha uzun olsaydi da yaptigi devrimlerin meyvelerini gorebilseydi.

Neyse konudan sapmayayim, Ataturk perisan olmus bir ummetci halktan bir kurtulus ordusu yaratmayi cok kisa bir surede basarmistir. Etnik ve dini olarak cok cesitli bir yelpazeye sahip Anadolu'da boylesine bir milis kuvveti yaratmak her babayigidin harci degildir. Ataturk'u muthis bir lider yapan da bu siyasi ve askeri becerisidir zaten. Her neyse Turkiye Cumhuriyeti kuruldugunda artik Ataturk hayalindeki ilerici ulkenin temellerini atarak devrimlerini gerceklestirecek musait ortami bulabilmistir.

Ancak burada iki sorun ortaya cikiyor. Birincisi Ataturk'un devrimlerin sonuclarini bir an once gormek icin acele etmesi ve belki de hirsina yenik duserek bazi devrimleri halkin sindirmesine zaman birakmadan, devrim icin kosullar olgunlasmadan once gerceklestirmesi (burasi tabii ki tartismaya acik bir konu. Ataturk o zamanin sartlarinda öyle uygun görmus de diyebiliriz, keske biraz daha bekleseymis de diyebiliriz). Ikinci sorun ise direkt olarak bununla ilgili zaten. Devrimlerin halkin her kesimi tarafindan benimsenememesi.

Tarihe baktigimizda insanlarin ugruna savasarak kazandigi haklarin degerini cok daha iyi bildigini gorebiliriz (mesela Fransiz Devrimi). Kendimizden ornek vermek gerekirse "Kadinlara secme ve secilme hakki verilmesi" ni gosterebiliriz. 10-15 sene once kocasinin arkasindan yuruyen kadina bir anda artik senin oyun kocaninkiyle ayni derseniz kadin "ben bilmem beyim bilir" gibi bir tepki verebilir. Vermistir de zaten. Bu kadinin kocasi da "eski koye yeni adet geldi" seklinde bakabilir bu olaya. Bu tepki ummetciligi geride birakamayan halkin tepkisidir. Bu ornegi kafadan attim tabii ama soylemek istedigimi anlatabilmisimdir umarim. Bir tarafta "artik oy kullanabileceksin" denilen bir kadin var, diger tarafta oy kullanma hakkini yillarca savasarak almis bir kadin toplulugu var, hangisi bu hakkin kiymetini daha iyi bilir? Tabii ki savasarak kazanan... Iste Ataturk'un en buyuk sanssizliklarindan birisi de budur. Dogru yolu halkina gostermis ama halk (hepsi degil ama cogunlugu) bunun kiymetini bilememis ve Ata'nin ölumuyle eski ummetci gunlerini vaat eden politikacilarin eline dusmustur. Yani ozet olarak Ataturk devrimleri halk iradesiyle yapilmadigindan, yani tabandan degil tepeden geldiginden halk devrimleri benimsemekte zorlanmistir. Gerci Ataturk cok yasasaydi de belki bir sey degismeyecekti, ayni egitimsiz kesim yine bu devrimlere karsi cikip Islami yonetimi isteyecekti. Bunu bilemeyiz. Ama gorunen o ki Ataturk devrimleri bizim halkimizin %35-40 kadarini kurtarabilmis; geri kalani karanlikta kalmakta, ummetci vaatlerle oy isteyen politikacilara biat etmekte israr etmistir.

Bu noktada basta bahsettigim iki parametrenin onemi cok buyuk. Bizim halkimizi kandirmak, dini duygularini istismar etmek cok kolay. Ata'nin olumuyle ortaya cikan bazi politikacilar da halkin bu zaafiyetini iyi bildiklerinden bunu oy kapisi yapmakta besi gormemisler. Ote yandan ozellikle askeriye Ataturk'un cizdigi yolun bekcisi olma adina -bence- asiri mudahaleler yapmis (sadece ihtilallerden bahsetmiyorum, egitim sistemine yapilan mudahaleler gibi gunluk hayati etkileyen seylerden de bahsediyorum) bu mudahaleler belli kesim tarafindan zulum olarak addedilmis. Boylelikle magdur bir kesim olusmus, politikacilar da bu magduriyetten halkin duygularini somurmeye devam etmisler (hala da etmekteler).

Bugun de 1938'den beri suregelen bu iki kesim arasindaki guc savasinin son evresini yasiyoruz. Ataturk'un yaptigi devrimleri tersine cevirmeye calisan, magduriyet (!) edebiyatiyla oy toplamis bir iktidar var. Dini somuren, halkin duygularini somuren, oya ceviren, paraya ceviren bir iktidar var. Bizim halkimiz maalesef sirf din adina bu tip saklabanlara, hokkabazlara prim veriyor. Ve bu insanlar maalesef cogunlukta. Bu donguyu kirmak cok zor, ve bu bizim milletimizin kaderi. Ataturk bile ancak bir miktar degistirebilmis bu kaderi. Bu saatten sonra da bir Ataturk daha gelmeyecegine gore pek umut yok bizim adimiza.

Ha belki gecici degisimler olabilir, yarin daha aydin bir lider cikar millet onun pesine takilir, ama eninde sonunda yine bu ummetci politikacilarin kucagina duser bizim milletimiz.

Biraz uzun oldu idare edin artik.

nacib
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 995
Kayıt: 11 Ara 2013, 02:10
Has thanked: 15 time
Been thanked: 28 time
İletişim:

Sıra neye gelecek bakalım?

Mesaj gönderen nacib »

Güzel analiz. Düşüncelerinize katılıyorum.

okidoz
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1787
Kayıt: 07 Oca 2012, 20:24
Has thanked: 6 time
Been thanked: 7 time
İletişim:

Sıra neye gelecek bakalım?

Mesaj gönderen okidoz »

Elinize düşüncelerinize sağlık. Apolitik biri olarak söylüyorum ki güzel Türkiyemiz en zor zamanlarını geçiriyor, geçicek mi nasıl geçicek yoksa daha kötüyemi gidecek fırsatçıların yüzünden bilemiyorum. Öyle bir millet oluşturuldu ki zekayı kabul etmeyen bünyeler haline geldi ülkenin vatandaşları. Objektif yada diğer bir deyişle ehli hak olamayan, olmamayı seçen bir halk ne yazıkki. Çevremde böyle biri var, her gün devlete sövüyor zamlara uygunsuzluklara vs. fakat baştakine laf yok, düne kadar amerikadakine nasıl candan bağlıydı, 17 aralıktan sonra "ah o feto ne fetoymuş israilin casusuymuş" diyor, burada o iyi bu kötü demek değil, TEYYO' nun peşinden gitmek adına düne kadar inandığı bütün değerleri silebilecek durumda bu insanlar, bu Teyyo nasıl bir uyuşturucuymuş anlamadım gitti. Aynı kişi hep "ben Osmanlı torunuyum" ecdatta ecdat diyor, bir gün sordum yahu Osmanlıda acaba kaç padişah oldu diye, bana bilmem 600 tane flan olmuştur dedi. Bir çok bilimsel deney gösteriyor ki, insanlar ne kadar bilgisiz olduklarını farkedemez ve bilgili olanlarla aralarında fark göremezler, aynı kişiler şayet bilgilenirlerse geçmişte ne kadar bilgisiz olduklarını ancak o zaman anlayabilirler. Türkiye en zor zamanda, nedeni ise hep kötü yönetimler çıkarcı - bana dolunmayan yılan bin yaşasıncı - bal tutunca parmağını yalamayı bırak kavanozu kendine maal eden siyasetçiler gördük, fakat şu anki tehlike çok daha büyük, dediğim gibi bunlar bir uyuşturucu gibi farkedilmeyen bir zehir gibi gaz gibiler. Sömürmelere akıl alıcak cinsten değil, formülleri ise "maddi sömürmek için manevi sömürme" Dindarlık kisvesi altında bir dalga yakaladılar ve inmiyorlar. O kadar cürretlilerki en aşağılık durumlardan bile her türlü hile ve yalanla utanmadan çıkmaya çalışıyorlar, acı olanı ise halkın nasıl görmelerini istiyorlarsa halk öyle görmeye çalışıyor. Çalıyorsa çalsın hakkıdır diyenler var, bunu hangi akıl alır? Nasıl bir milletiz yeri geldiğinde kuruş için cana kıyarız ama devlet yapınca karda kışta gider bir de onları desteklerler, her türlü haksızlığı onlara mübah görürüz. Bir hikaye uyduruyorlar ve osmanlıda 600 padişah olduğunu zanneden güruh her şeye inanıyor, diyorlar ki Atatürk dinsizdi Kuran' ı yasakladı camileri yıktı, yok insanlar Kuranları toprağa gömerek yakılmaktan kurtardı filan, afedersiniz buna inanan insanlar bırakın tarihi Türkiyeyi atlas üzerine gösterebilir mi acaba? Hem kel hem fodul denilir ya, ispatı olmayan iddiaları gerçek sayıp baş çobanın koyunları olmaya bayılıyor bizim millet. Sorarım Atatürk neden meal yazdırdı hemde bunu doğru yapabilecek en doğru kişiye ve kendi cebinden? Nasıl meclis Cuma namazından sonra dualarla açıldı? Uzun zamandır amaç Türklüğü yok etmek, nasıl olur da bayrak taşımak - satmak, ayyıldızlı giysi giymek suç oluyor? Bunu bana mantıklı bir şekilde anlatabilecek varsa ne dilerse yapacağım, çünkü bunu anlayamıyorum ve anlayamayacağım da.

Neyse bu konu sevgili [MENTION=25]esreverdaer[/MENTION] ' inde dediği gibi uzar gider, genede karamsar olmamak lazım, gençlik o kadar da kötü değil, hatta hiç değil, 90 ve sonrası nesli için kof diyorduk onlar bizlerin ne kadar kof olduğumuzu gösterdiler, baş çobanın dediği gibi destanı polisler değil onurlu halk yazdı ölümüne - kan can vererek, dünyaya ders vererek, ne oldu Türkiyenin kalbi taksim meydanı 22 gün işgal altında kaldı, o yaparız ederiz ben ben ben diyen baş çoban işte bunu hazmedemedi, edemeyecekte, ve sonu Kaddafi' den de feci olacak, hakı soyacaksın kandıracaksın öldüreceksin ve yanına kar kalıcak? HAYIR....

[align=center]Müzik[/align]

enym
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1091
Kayıt: 07 Oca 2012, 10:55
İletişim:

Sıra neye gelecek bakalım?

Mesaj gönderen enym »

Ben bu konuya biraz farklı ve daha materyalist bakıyorum.. Toplumları yönetmek için toplumun birbirine bağlayıcı özelliklerini kullanmak gerekmekte, bu milliyetçilik olabilir, komünizm olabilir, olabilir de olabilir.. Ancak hepsinin bir yerdeki ortak noktayı yöneticinin başarısı ve toplumun kültür seviyesidir.. Toplumun cahil ve kültürsüz olması yöneticinin işini kolaylaştırır ve mümkün olduğu kadar halkının gözünün açılmamasını ister. Halkın "bir lokma_bir hırka" felsefesi ve hırslı olmaması gerekmektedir. Halbuki kültürlü ve eğitimli bir insan hakkını arar, hesap sormak ister, özgürlüğünü ister..
Atatürk ün kurtuluş savaşından sonra önce eğitime ağırlık vermesi ve demokrasiyi tanıtması boşa değildir, kendisine güveni tamdır.. Ondan sonra gelenler arasında toplumun kültür yapısına özen göstererek halkının "fazla" bilinçlenmesini isteyen bir siyaset hatırlıyormusunuz..
Atatürk 'ün hatası, toplumumuzun kültür ve medeniyet seviyesi gerekli yere gelmeden demokrasiye geçmesidir. Bu nedenle 1950 senesinden sonra Cumhuriyetin kuruluş döneminde eğitim ve kültür olarak yapılan uğraşların çoğu heba olmuştur. Siyaset yöenttiği toplumun cahil kalmasına özen göstermiştir. Şirazenin fazla kaçmaması içinde ara sıra darbelere başvurulmuş, ama bir süre sonra her yaşanan tekrar yaşanır olmuştur.. Aslında merkez sağ, sağ, liberal görünümlü sağ siyasetlerin hepsi laiklik istememektirler, laiklik tabanlarını etkilemelerine engel olmaktadır.. Ancaaak, Mayıs ayındaki gezi parkı eylemlerinde gördüğüm insanlar bu karamsar tabloyu ciddi bir şekilde aydınlatmadır.. Eğer demokrasiye bir süre ara vermek zorunda kalmazsak bence Türkiye 2-3 sene sonra çok farklı bir siyasi yapıya dönüşecektir. İktidarı da, muhalefeti de, marjinal partileri de bu yeni ve modern sisteme ayak uydurmak zorunda kalacaklar ve ilk yöntemlerini de Atatürk ten alacaklardır.

Cevapla

“Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Forumu” sayfasına dön