Bilgisayar Müziği

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Cho®dSolo
Administrator
Administrator
Mesajlar: 3804
Kayıt: 07 Oca 2012, 01:00
DAW: Cubase Elements 8, StudioOne 3.0
Şehir: Düzce
Has thanked: 108 time
Been thanked: 34 time
İletişim:

Bilgisayar Müziği

Mesaj gönderen Cho®dSolo »

[h=2][align=center]Resim [/align]Günümüzde kompozitörlerin müzik üretim metodları; bilimdeki gelişmelerle beraber teknolojinin kullanımı, bilgisayar ve diğer dijital cihazların müzik üretimi üzerinde etkisi sayesinde, birçok yenilikler içermektedir.
Ses yapısı üzerindeki işlemler ve yeni seslerin sentezlenmesi, mikroformalden makroformale kadar müzik kompozisyonlarının oluşumunda bilgisayar uygulamalarının sıkça kullanılması, bilim ile sanat arasında sağlam ve işlek bir köprü oluşturmuştur.
Bilim ve teknoloji, çağdaş müziğin zenginleşmesinde rol oynamıştır; ve bunun tersi olarak yeni müzikteki yönelişler ve bunların getirdiği gereksinimler, bu doğrultuda çözüm üretilebilmesi açısından bilim ve teknolojiye yeni motivasyonlar sağlamıştır.

Müzikte teknolojinin kullanımı yeni birşey olmamakla beraber, modern bilgisayar sistemlerinin çok güçlenmesi,müzik üretiminde kullanılan fiziksel sistemlerin sınırlarını başka boyutlara taşıyarak yeni ufuklar açmıştır.

Geleneksel müzik enstrumanları oldukça zengin bir ses uzayına sahip olmalarına rağmen, kompozitörler uzun zamandan beri doğada bulunan diğer ses kaynaklarından ilham alarak, bunlara yakın veya uzak sesleri hayallerinde canlandırmışlar, yeni kompozisyon tekniklerine yönelmişlerdir. Bunların birçoğu akustik veya analog elektronik enstrumanlarla da elde edilemeyebilir niteliktedir. Günümüzde en genel ses sentezleme ortamı artık bir bilgisayar ve onun kontrol ettiği hoparlör olmuştur. En basitinden en karmaşık ses yapısına kadar bütün sentezleri bu ortamda yaratabiliyoruz. Bu kadar geniş bir ses uzayı, kompozitörlerin kullanımına sunulmakta, hayal edilen ve duyulabilen arasında bu şekilde bir köprü sağlanmaktadır.

Her ne kadar teknoloji birçok zorluğun üstesinden gelse de , kompozitörlerin bu çok büyük ses sentezleme potansiyelini kullanabilmek için önünde aşmaları gereken engeller mevcuttur. En önemlisi ise bilgi eksikliğidir. Bilgisayarı ses sentezleme işlemleri için programlamak ve diğer gerekli işlemleri yapmak için ciddi bir birikim gereklidir. Bu birikimin bir kısmının bilgisayar kullanımıyla ilgili teknik bilgiler olacağı açıktır, ve bu aslında kolaylıkla edinilebilir. Daha zor olan ses fiziği ile ilgili yeterli birikime sahip olabilmektir. İlk başlarda doğal sesleri taklit etme amacıyla tekrar sentezleyerek bu ses kaynakları hakkında daha çok bilgi edinebilme adına araştırmalar yapılmış, fakat elde edilen sonuçlar ve bilgiler müzisyenler için pek tatmin edici olamamıştır. Basit ses kaynaklarının bile seste yarattığı temporal değişimleri açıklayabilmek sabır gerektiren araştırmalar sayesinde olmuştur. Fizik, psikoloji, bilgisayar bilimi ve matematik bu konuda güçlü araçlar sunmuşlar; ve hepsi müzik bilimiyle entegre olarak, müzisyenlere ve bilimadamlarına bu konuda yeni ufuklar açmışlardır. Sesin fiziksel ve psikofiziksel olarak çeşitli seviyelerde incelenmesi, kompozitörlerin istek ve hayalgüçlerine cevap verebilmek için önemli yararlar sağlamıştır. Tını doğası hakkındaki bilgilerimiz arttıkça, kompzitörlerin çalışabileceği tını paleti genişlemektedir. Yeni sentezleme teknikleri keşfedilmiş ve geliştirilmiş, tını algılamasına has özellikler, fiziksel özelliklerle beraber modellenerek güçlü bilgisayar yazılımlarına taşınmıştır. Bu amaçla tasarlanan özel bilgisayarlar, kompozitörlere gerçek zamanda cevap verebilen performans sistemleri haline getirilerek yeni çalma teknikleri ve birikimler yaratılmıştır.

Şimdi programlama ve kompozisyon arasındaki ilişkiyi biraz irdeleyelim. Bugüne kadar farklı müzikal amaçlar için değişik programlama dillerinde birçok yazılımlar geliştirilmiştir. Bunlar arasında kompozitörlerin en çok faydalandıkları ve tecrübe kazandıkları ise tınıları sentezleyebildikleri ve işleyebildikleri, bir eserin müzikal özelliklerini sentezleme işleminin ihtiyacı olan fiziksel parametrelere çevirme görevini üstlenen yazılımlardır. Bilgisayar programlama konusunda bilgi sahibi olmak, bir kompozitör için bilgisayar sistemlerinin çalışma prensipleri anlamak açısından bir avantajdır. Programlama yetisi, kompozitöre belli bir özgürlük, serbestlik getirir ki bu da yeni birşey sentezleyebilmek açısından yaratıcılığın en büyük gereksinimidir.

Geleneksel orkestrasyon metodlarıyla beraber yeni ses sentezlerini değerlendirmek, tını ve mikroartikulasyon işlemeleri için sentezleme algoritmaları oluşturmak, kompozitörün bilgisayar programlama yetisi kazanması halinde çok daha mükemmel olacaktır.

Bir eserin kompozisyonu esnasında müzikal yapısının formüle edilmesi, bir bilgisayar programı sayesinde oluşturulabilir. Bir müzikal yapı örneğin iteratif işlemlerle yaratılabilir ve kompozitörün özgün yazılımıyla bilgisayarda hayata geçerilebilir. Bilgisayarla çalışırken müziğin mikro yapısı önceden belirlenmiş bir formda olmak zorunda da değildir. Hayalgücünün düşünsel işlemlere yansıtılması, geleneksel enstrumanlar için belirlenmiş artikulasyon tekniklerinin dışına çıkılması, müzikal anlatımların yeni formlar kazanması sağlanabilir. Bilgisayarın kullanımıyla yeni seslerin yaratılması ve algoritmik kompozisyonların oluşması dışında, mevcut doğal ses kaynaklarının kayıt edilerek işlenmesiyle beraber başka müzikal formların oluşması da izlenmiştir. Örneğin geçtiğimiz yüzyılın başlarında Darius Milhaud, Paul Hindemith gibi kompozitörler manyetik teyp kayıtlarını işleyerek eser denemelerinde bulunmuşlar; 1950’de Pierre Schaeffer Paris’te ‘Studio de Musique Concrete’ i kurarak, mikrofonla kayıt edilen seslerin işlenmesiyle oluşturulan bir kompozisyon tekniği olan ‘musique concrete’ (somut müzik) üzerinde çalışmalarını sürdürmüştür. Konkret müzik tarzında çalışan kompozitörler doğrudan ses objeleriyle çalışırlar. Kompozisyonları, beraberinde geleneksel partisyon yazılımı dışında yeni grafik notasyon formlarının oluşumunu getirmiştir. Algoritmik kompozisyon konusunda akla gelen ilk isim ise Iannis Xenakis olup, kendisi matematik olasılık hesapları yardımıyla kaotik ses kaynakları yaratarak, ve bunları yönlendirecek parametreler formülize ederek elektronik müzikte çığır açmıştır. Manyetik bantların işlenmesi ve analog elektronik devrelerin ses sentezlenmesi için kullanımı yerini bilgisayar teknolojinin gelişimine bırakmıştır. Burada bir bilimadamı olan Max Mathews’dan bahsetmeden geçmeyelim. 1950’lerin sonunda Max Mathews ve grubu, Bell Telefon Laboratuarlarında dijital bilgisayarda ilk sentetik sesi elde ettiler. Bilgisayarın ürettiği sayısal ses örnekleri, pahalı manyetik bantlarda saklanıyor ve sonra özel olarak imal edilmiş o dönemin tek sayısal-analog çeviricisi olan 12-bit vakum tüplü bir çevirici sayesinde sese dönüşüyordu. Max Mathews ayrıca IBM’in NewYork’taki merkezinde bilgisayar müziği için tasarlanmış Music I adlı ilk programla dilini de geliştirdi. Sonra yine Bell Laboraturlarında Assembler, Fortran gibi dilleri kullanarak 1966’ya kadar Music V’e kadar gelen bir gelişime öncü oldu. Günümüzde yaygın olarak kullanılan C dili tabanlı ‘Csound’ bilgisayar müziği dili bu gelişmeler sayesinde ortaya çıkmıştır. Bu tür uygulamar, ses sentezlemek için enstruman tanımlarını matematik olarak modellemek ve bunların çalınabildiği sanal orkestralar programak için geliştirilmiştir.

Bilgisayar müziği, sanat ve teknolojinin birleştiği, bilimadamlarıyla kompozitörlerin beraber çalıştıkları çok önemli bir araştırma dalı olmuştur. İleri ülkelerde bu konuda araştırma merkezleri ve üniversiteler bazında enstitüler mevcuttur. Örnek vermek gerekirse Paris’te Pierre Boulez’in kurduğu IRCAM, ve Xenakis’in kurduğu CCMIX devlet destekli çok önemli araştırma merkezleri olup, Amerika’da MIT Media Laboratuarları, Stanford Universitesi’nde CCRMA, Princeton ve Columbia gibi Universiteleri’nde kompozitörler ve bilimadamları ortak çalışmalar üretmektedir. Ayrıca başta Almanya ve Italya olmak üzere diğer Avrupa ülkeleri bu sanat dalına akademik düzeyde büyük önem vermekte, buralarda her sene birçok festival düzenlenmektedir. Ülkemizde Sn. İlhan Mimaroğlu, son otuz senede yurtdışında bu saydığım merkezlerde yaptığı çalışmalarla literatürde haklı bir yer edinmiştir. Bu konuda ülkemizde daha çok sanatçı yetiştirebilmemiz ve bu sayede uygarlık seviyesi olarak daha yukarılara çıkabilmemiz dileğiyle

Mikroformal, Makroformal : Müzikte form basit olarak bir kompozisyon modeli olarak ele alınabilir. Tını materyali, müziğe şekil veren form yapısı ve herşeyden önce müziği oluşturan fikir ve önseziler bir eserde mutlaka karşımıza çıkan unsurlardır. Mikroform'dan bahsederken tını uzayında bulunan tını yüksekliği, tını süresi, tını seviyesindeki dinamik değişikler ve tını rengi gibi müziğin en küçük elementlerinin ve zamana bağlı olarak meydana gelen değişikliklerin oluşturduğu şekli kastediyoruz. Makroform daha geniş zaman diliminde eserin yapısal kurgusunu belirtir. Fikirlerin oluşturduğu kontrast, devamlılık ve işleme teknikleri bu çerçevede oluşur.

mikroartikulasyon : Mikroformal elementlerdeki zamana bağlı değişimlerin vurgulanmasıdır.

(*) Bu yazı Bilişim Dergisi’nin Eylül 2001 tarihli 79. Sayısında yayımlanmıştır.

[/h]

Cevapla

“Müzik Teknolojileri” sayfasına dön