Hem mesleğim gereği hem de hobi olarak çok fazla hoparlör dinliyor, araştırıyor ve inceliyorum. Canlı canlı dinlediğimiz enstrümanların, müziklerin reprodüksiyonunda acaba daha ileri nasıl gidebiliriz meselesi yıllardır kafa yorduğum bir konu. Kayıt işlerine de soyunmam, hifi’a olan ilgim v.s. tamamı peşimi bırakmayan bu hastalıktan.
Malumunuz, kaydedilmiş bir sesi dinlerken zincirin en önemli halkalarından biri hoparlörlerimiz. Beni kendi hoparlörümü tasarlamaya kadar sürükleyen bu hobi sayesinde oldukça geniş bir data oluşturdum. “Sonuçta yaptığın hoparlörde en mükemmel olan sonuca ulaştın mı?” derseniz, elbette hayır ☺ Fakat bu uğraşımın en büyük avantajı, bana ideal hoparlör tasarımları hakkında bir çok şey öğretmiş olması.
Transmission teknolojisinin en ideal kabin tasarımı olduğunu biliyoruz. Fakat gerek üretimindeki zorluklar, gerekse ar-gesi çok daha fazla çalışma/zaman gerektirdiğinden, bildiğimiz kapalı kutu ve portlu tasarımlara kıyasla göreceli olarak daha fiyatlı oluyor. Bunun yanında driver olarak coax sürücülerin en az faz problemi yaşattıklarını ve bu konudaki becerilerini de yadsıyamayız.
Öncelikle belirtmeliyim, FX 50 birçok yönden üretimi hala devam eden F5 modelinden oldukça farklı bir tasarıma sahip. Üretici, klasik görünüme sahip eski modeline kıyasla FX 50’de modern ve endüstriyel bir tasarıma yönelmiş. Tabiri yerinde olursa çok daha modern ve şık duruyor.
Yeni seriyi dinlemeden önce kafamda iki temel soru işareti vardı; Bunlardan ilki küçük kabine rağmen coax sürücüler kullanılmış olması, diğeri ise yükselticinin F5 modelinden farklı olarak AB sınıfı değil, D sınıfı oluşu idi.
Kabin, boyut olarak oldukça küçülmüş ve minik bir dinleme odasına dahi rahatlıkla yerleştirilebilir, sığdırılabilir. Bu çok olumlu. Fakat dinlemeden önceki ilk çekincem, yukarıda belirttiğim üzere (coaxial yapıda hoparlörlerin bas zafiyetini de bildiğimden), bu boyutta alt frekansları seslendirmede sorunlu olacağı konusu idi. Ama yanılmışım! Hoparlör ev stüdyonuzda ya da profesyonel bir stüdyoda 5” monitörden hayal edeceğinizin çok ama çok üzerinde bir alt frekans performansına sahip. Bu anlamda tek monitörle tüm işinizi yapacaksanız, sizin için biçilmiş kaftan.
Yükseltici kalitesine gelirsek; itiraf etmeliyim ki bugüne dek dinlediğim giriş seviyesi class D yükselticilerin çoğunda hayal kırıklığına uğradım. Fakat birçok sebepten üreticilerin Class D teknolojisine daha çok yöneldiği de aşikar. Yorumlamam gerekirse; kendi sınıfında gayet kontrollü, dengeli, akıcı ve nüansları net olarak seslendirebilen bir yükseltici üretmeyi başarmışlar -ki bu klasmanda birçok D sınıfı yükselticilerde saydığım noktaları sorunlu buluyorum. Çünkü sürücüler ne kadar kaliteli olursa olsun, yükselticiniz vasat ise doğru düzgün referans ses almanız imkansız.
Şimdi gelelim digital teknolojinin bize sağladığı avantajlara; FX 50 modeli üzerinde, bu sınıfta pek karşılaşmadığımız son derece kapsamlı bir DSP mevcut. Odanızın akustiğine veya duyum tercihinize göre arkasında 8 adet çok kapsamlı matrix anahtarlama seçeneği konmuş. Bu detaylı dsp yapısı sayesinde, ister stüdyoda isterseniz evinizde konumlandırın, bu hoparlörün odanıza uyum sağlaması ile ilgili bir sıkıntınız olmayacak. Arka plan sessizliği ise gayet başarılı.
DSP üzerinden bu anahtarlarla ulaşabileceğiniz kontroller şunlar:
HF: Flat/+1/-1/-2
Mid: Flat/+1/-1/-2
Acoustic Space: 0/-1/-2/-4
Low cut: Flat/50 Hz/80 Hz/100 Hz
Ayrıca, yine arkada TRS ve XLR olmak üzere iki tip giriş ve “kademeli” artan bir de volume potansı mevcut.
Üzerine konan mavi led sayesinde, monitörünüzün açısını en ideal şekilde konumlandırabiliyorsunuz. Uzun süre kullanmadığınızda yükseltici standby konumuna geçiyor ve mavi led kırmızıya dönüyor. Sinyal yolladığınızda, sinyali algılayıp tekrar açılıyor (Bu fonksiyon Quested monitörlerde de mevcuttu. Enerji tasarrufu ve amplinin yorulmadan uzun ömürlü kullanımı açısından faydalı buluyorum). Bu led, gözlerim ışığa karşı biraz fazla duyarlı olduğundan sürekli çalıştığından gözümü rahatsız etti. Bence kimileri için küçük de olsa bir sorun. “Keşke dilediğimizde on/off yapabileceğimiz bir anahtar konsaymış” dedim. (Munro Sonic monitörlerinde bu şekilde bir çözüm üretmişti). Ama istenirse önüne bir bant yapıştırılarak (ya da led koyu bir renk ile boyanarak) bu minik sorun aşılabilir.
Şimdi FX50 modelindeki en önemli ayrıntıya gelelim; Bilindiği üzere full-range hoparlörlerde tiz sürücü (driver), bas sürücünün “tozluk” dediğimiz kısmına yerleştiriliyordu. Her ne kadar bu tip sürücüler faz konusunda başarılı olsa da önemli bir sorun vardı; Bas sürücü çalma esnasında hareket ettiğinde çalıştığınız ses seviyenize bağlı olarak ton ve panlarda kaymalar oluşabiliyordu. Fluid Audio tasarımcısı “Kevin Zuccaro” bunun çözümü için tiz sürücüyü kabine sabitlemiş ve bas sürücüyü bağımsız çalıştıracak bir tasarım geliştirmiş, harika bir çözüm!
Port çıkışı ise çok küçük bir kabin olmasına rağmen önde konumlandırılabilmiş ki benim en hoşuma giden yanlarından biri bu oldu. Çünkü port sistemi arkada, hatta altta ya da yanda olan hoparlörleri hiç sevmiyor ve sorunlu buluyorum.
Son olarak söyleyeceklerim;
Fluid Audio, FX serisi ile kendi sınıfına yeni standartlar getirecek bir monitör üretmeyi başarmış. Evinizde veya proje stüdyonuzda mix ya da aranje yapacağınız çalışmalarınızda güvenle kullanabileceğiniz, referans özelliklerine sahip, hassas ve dengeli çalışan bir monitör arıyorsanız test listenize eklemenizde yarar var.
Sevgilerimle…