Bu video'yu izlemenizi tavsiye ederim. Özellikle de 06:33 - 06:53 arasını mutlaka izleyin...
Analog console'un (ve hatta outboard ekipman, vs'de de aynı) sanatın içinde olan bir mix engineer bakışı ile ne olduğunu bence çok güzel ve özet olarak anlatmış.
Hiç bilmeyenlere, tecrübe etmemişlere, sadece dijital teknolojinin içine doğanlara anlaması zor, hatta "anlamsız" gelebilir Chris Lord-Alge'nin söyledikleri... Anlayabilmek için yeterli mesai + mesleki tutku gerekir...
O yüzden bu durumu anlayamayanları da çok iyi anlayabiliyorum
...
Hemen ekleyeyim; tersi durumda olan ve elindeki tüm analog ekipmanı satan engineer'lar yok mu? Elbette var... Burada önemli olan sonuca seni hangisinin başta "seni" mutlu edecek şekilde daha rahat götürdüğüdür. O kişilerin hangi şartlar ve sebeplerle bu tarz kararlar aldığını bilemeyiz -ve hayat önceliklerini...
Örnek vereyim; ben seneler önce (en az 10 senesi vardır) Weiss EQ'yu aldığımda bana bir çok arkadaşım "abi bu kadar para verdin de buna hangi sanatçı/aranjör/vs bunun farkını anlayacak ki!". İşte bu da bir bakış açısıdır. Eğer o taraftan bakarsan elbette kimse anlayamaz. Ama benim oturduğum koltuktan bakınca benim anlamam yeterlidir... Aslında tüm mesele de budur...
Re: Chris Lord-Alge ve SSL Console
Gönderilme zamanı: 31 May 2020, 14:50
gönderen Mehmet Uzunosmanoğlu
Barış'cığım Andrew Scheps'in hardware ekipmanlardan oluşan stüdyosunu komple satışa çıkarmasını bazıları hangi noktalara kadar götürdüler , bir bilsen ?
Barış'cığım Andrew Scheps'in hardware ekipmanlardan oluşan stüdyosunu komple satışa çıkarmasını bazıları hangi noktalara kadar götürdüler , bir bilsen ?
Doğrudur Mehmet Abi
Herkesin önceliği, sanata yaklaşımı, çalışma koşulları, işine olan tutkusu, vs farklı... Ben her kullandığım ekipmanın Chris Lord-Alge'nin video'da 06:33 - 06:53 arasında bahsettiği şekilde olduğunu düşünüyorum... Yani bizlerin müzik yapmak için kullandığı enstrümanları... Mix'i kendi adıma sadece "işin teknik tarafı" olarak düşünmediğim gibi, kendimi de o tarz bir mix engineer olarak görmüyorum.
Bazıları için mix sadece sorunlu frekansları düzeltip, rahatsız etmeyecek bir denge yapıp, işi belli bir standartta teslim ederek, parayı cebe koymaktır. Benim açımdan öyle değil; gelen müziği aslında şekillendiriyoruz eldeki malzemeler ile ve bir karakter veriyoruz. Bunu verirken de kendimizden bir şeyler katıyoruz. O da bir anlamda bizlerin sound'u oluyor.
Sanatın içinde olan, onu yaşayan kişi "robot" değildir. Sadece matematiksel verilere dayanarak çalışmalarını sürdürmez. Dokunur, hisseder, günlük hayat akışından olumlu/olumsuz etkilenir ve bunu da müziğe yansıtır... Çalıştığı ortam bile onun yaptığı işe bir şekilde yansır. Örnek vermek gerekirse; beni al mesela duyum mükemmel olsun ama hastane gibi bir ortamın içine koy, soğuk ve ruhsuz... Yapacağım mix bu durumdan ister istemez etkilenecektir. Ama bazısı da mesela uçakda giderken takar kulaklığını mix yapar, bu da millete örnek olur matah bir olay gibi
Ben o tarz çalışabilecek biri değilim şahsen. Başta da dediğim gibi tercihler ve sanata yaklaşım, vs devrede bu noktada... Herkes de kendine bir yol seçiyor...
Bazıları için mix sadece sorunlu frekansları düzeltip, rahatsız etmeyecek bir denge yapıp, işi belli bir standartta teslim ederek, parayı cebe koymaktır. Benim açımdan öyle değil; gelen müziği aslında şekillendiriyoruz eldeki malzemeler ile ve bir karakter veriyoruz. Bunu verirken de kendimizden bir şeyler katıyoruz. O da bir anlamda bizlerin sound'u oluyor.
Diğer platformda bu konuda belirli ölçüde görüşümü belirttim. Bir iki ilave yapmak isterim.
Dediklerine aynen katılıyorum. Miks mühendisi ; bahsettiğin açıdan esasında müzik sanatı içerisindeki bir esere ciddi bir katkı sunuyor. Kendi yetenek ve yaratıcılık ölçüsü içerisinde o sanat eserinin nihai olarak şekillenmesinde asli bir rol oynuyor. Bu açıdan bakıldığında ; bence o eserin yaratılmasındaki kreatif roller üstlenen besteci , aranjör , müzisyen gibi sanatçı kimliğine haiz unsurlardan farkı kalmıyor.
Ben esasında miks & mastering mühendisliğini mimarlığa benzetiyorum. Mimarlık her ne kadar eğitimi mühendislik fakülteleri içerisinde verilen bir teknik branş ise de , o mesleğin temelinde sanat ve estetik kaygılar yatmaktadır. Bu yüzden ben yıllardır hep ; " Sanata ve estetiğe yakın olmayan ve bu konuda yeteneği bulunmayanlar , lütfen mimarlık mesleğine hiç bulaşmasınlar" demişimdir. Nitekim ; unutmayalım ki , uzun yıllardır bu ülkedeki en başarılı mimarların önemli bölümü , eski ismi ile Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin mimarlık bölümünden yetişmiştir ve yetişmektedir.
